Hayatımda şantiyecilik kelimesiyle, hatta şantiyecilerle ilk defa 1,5 sene önce tanışmıştım.O zamanlar tabi aklımın ucundan bile geçmeyen hatta anlatılanları hayal bile edemiyordum, etmekte istemiyordum.Ama işimin gidişatında şantiyecilik beklenmedik bir şekilde karşıma çıktı ve sizlere biraz şantiyecilikte bahsedeceğim.
Genelde şantiye denilince ilk akla gelen inşaat şantiyesi ama benim bahsedeceğim ise Enerji Santrali kurulum şantiyesi.Şuanda Denizli Kaklık ta kurulumunda sona az kalan 775 MW Kombine Çevrim santrali şantiyesi.İşin ana taşeronu Yunanlılar, türbinler Siemens ve alt taşeronlar da Türkler.Çok uluslu bir proje.
Birkaç resim ekledim, daha çok resim var da sabrım kalmadı yüklemeye, neyse şantiye ortamı o kadar karışıktır ki, sorunsuz ve acil olmayan iş yoktur, her iş acildir ve sizin iş yapabilmeniz için başkalarının işlerinin engellenmesi gerekebilir.Mesela siz bir yere kaynak yapacaksınızdır ama bir bakarsınız sizden önce birisi o alanda başka bir iş için iskele kurmuştur ve işini bitirmeden iskelesini toplamadan öyle bırakmıştır.Sizde gidersiniz onların iskelesini söktürmeye çalışırsınız, bu sürede bir sürü daha problem çıkar.Tam anlamıyla bir sinir harbi var.
Şantiyedeler de özellikle sıcak havalarda güneş sizi çok zorlar, susarsınız diliniz damağınız yapışır, ayrıca makine değilde insanlarla iş yaptığınız için sorunla karşılaşmamanız mümkün değildir.Eldivenden ayakkabıya kadar, iş elbisesinden sigara içme yerine kadar onlarca teferruatla uğraşmanız gerekmektedir.Eğer birde sorumlu sizseniz yani şantiye şefi iseniz, Allah Sabır versin demekten başka çare kalmıyor.
Şantiyecilikin tek güzel tarafı diyelim, iş saatleri dışında kalan vakitlerdi değerlendirmek, çünkü başka başka memleketlerde oluyorsunuz yapayalnızsınız, mekanlar, ortamlar yeni insanlarla takılmak gerçekten zevkli.
Biraz mola vereyim, aralıksız bir aylık çalışma sonunda 2 gün bursa ya kaçtım onuda nette geçirmek istemiyorum 🙂
Müsait bir zamanda devam edeceğim…